Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/4692 E. , 2017/12798 K. İçtihat

Taraflar arasında görülen tahliye davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar; davalılardan …’ın, aralarında imzalanan 06.07.2011 tarihli kira sözleşmesi gereği kiracısı olduğunu, diğer davalının ise…’ın kardeşi olup kira sözleşmesinde kefil olduğunu, kira müddetinin bir yıl olup takip eden yıllarda kendiliğinden yenilenmek suretiyle bugüne kadar kira ilişkisinin devam ettiğini, davalı …’ın evlenerek mecuru terk ettiğini ve dava konusu yerin diğer davalı … tarafından kullanılmakta olduğunun öğrenildiğini, ancak bu duruma muvafakati olmadığını, mecurun anahtarının kendilerine teslim edilmediğini, davalı …’ın haksız işgalinin halen devam etmekte olduğunu belirterek davalıların tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar ise; kardeş olduklarını ve kira ilişkisinin kurulmasından bu yana dava konusu mecurda birlikte yaşadıklarını, bu hususun davacıların bilgisinde olduğunu, davacılara karşı birlikte ve aynı koşullar altında kiracı olduklarını ve tüm edimlerini yerine getirdiklerini, açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın akde aykırılık nedeniyle tahliye istemine ilişkin olduğu belirtilerek TBK’nun 316.maddesi gereği usulüne uygun düzenlenmiş bir ihtar bulunmaması nedeniyle dava açma şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göre davacılar vekilinin kiracı … yönünden davanın reddine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacılar vekilinin, davalılardan …’a yönelik açılan davanın reddine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Davacının dayandığı ve dava konusu taşınmaza ait kira sözleşmesi 06.07.2011 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli olup, davalılardan …’ın kiracı, diğer davalı …’ın ise müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladıkları anlaşılmaktadır. Sözleşmede kiracının kiralananı kısmen veya tamamen devir veya ciro edemeyeceği kararlaştırılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 323. Maddesinde kiracının, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına devredemeyeceği hükmü düzenlenmiş olup, yine Türk Borçlar Kanununun 322/2. Maddesinde kiracının, konut ve çatılı işyeri kiralarında, kiraya verenin yazılı rızası olmadıkça, kiralananı başkasına kiralayamayacağı gibi, kullanım hakkını da devredemeyeceği belirtilmektedir. Davalılardan müteselsil kefil …, cevap dilekçesi ile kiralananda sözleşmenin en başından beri diğer kiracı ile birlikte oturmakta olduğunu iddia etmektedir. Bu durumda Mahkemece; davalılardan … ile ilgili delillerin toplanarak taşınmazı kiracı sıfatı ile kullanmasına davacı kiraya verenin yazılı rızası bulunup bulunmadığının araştırılması, kiraya verenin yazılı rızasının bulunmaması halinde ilgili davalının fuzuli şagil olduğunun kabulünün gerekeceği, bu durumda da Türk Borçlar Kanunu’nun 316.maddesinde belirtilen otuz gün süreli eski hale getirme ihtarnamesinin sadece kiracılara gönderilmesi gerekeceğinin belirtilmesi karşısında, kiralananı fuzuli işgal eden davalı için ihtar gönderilmeden tahliye istenebileceği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma ile istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.
Hükmün bu nedenle bozulmalıdır.
KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yayım tarihi
karars olarak sınıflandırılmış