I. HUKUKÎ SÜREÇ
Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık …’nun TCK’nın 82/1-d, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin … Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.03.2016 tarihli ve 129-76 sayılı resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.12.2020 tarih ve 4063-3297 sayı ile;
“…Sanık … hakkında maktul …’a yönelik nitelikli kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında 6284 sayılı Yasa’nın 2 ve 20/2. maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK’nın 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği hâlde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMUK’un mağdur … katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan … Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince 28.05.2021 tarih ve 164-210 sayı ile; sanığın TCK’nın 82/1-d, 29/1, 62/1, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye karar verilmiştir. Resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafisi, Cumhuriyet savcısı, katılanlar vekilleri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 31.01.2022 tarih ve 11788-719 sayı ile;
“1- (…) Sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu TCK’nın 29. maddesi uygulanarak eksik ceza tayini,
2- Kabul ve uygulamaya göre de; kendisini vekille temsil ettiren Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı lehine vekalet ücretine karar verilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 18.05.2022 tarih ve 308-332 sayı ile; bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafisi, Cumhuriyet savcısı ve katılan … vekili ile katılan Bakanlık vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.09.2022 tarihli ve 89899 sayılı “Ret-Bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.11.2022 tarih ve 8649-9058 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığın iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Sanık … müdafisince yasal süresi içerisinde temyiz isteminde bulunulmuş ise de; sanığın cezaevinden gönderdiği 09.06.2022 tarihli dilekçesinin feragat niteliği taşıdığı anlaşıldığından, 5271 sayılı CMK’nın 266/1. ve 298/1. maddeleri uyarınca sanık müdafisinin temyiz isteminin reddiyle, resen de temyize tabi olan hükmün Cumhuriyet savcısı, katılan … vekili ile katılan Bakanlık vekilinin temyiz talepleri ile sınırlı olarak incelenmesine karar verilmiştir.
Sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; sanık … müdafisine esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapma imkânı sağlanıp sağlanmadığı, hazır bulunduğu oturumda sanığa son söz verilip verilmediği ve buna bağlı olarak sanığın savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
III. ÖN SORUNA İLİŞKİN BİLGİLER
İncelenen dosya kapsamından;
Bozmadan sonra sanık, sanık müdafisi ve mağdur …’nun hazır bulundukları 18.05.2022 tarihli oturumda Özel Daire bozma ilamı okunarak sırasıyla sanık … müdafisinden, mağdurdan ve Cumhuriyet savcısından Özel Daire bozma kararına karşı diyeceklerinin sorulduğu, ardından Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki mütalaasının alındığı, hazır bulunan sanık … müdafisine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan ve sanığa son sözü sorulmadan duruşmaya son verilip direnme kararına konu hükmün kurulduğu anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Ön Soruna İlişkin Görüşler
Ceza muhakemesinin amacı olan somut gerçeğin ortaya çıkarılması için delillerin duruşmada ortaya konulmasından sonra, bu delillerden sonuç çıkarma, yani tartışma safhası başlamaktadır. Böylece ortaya konulan delillerle ilgili taraflara 5271 sayılı CMK’nın 216/1. maddesinde belirtilen sıraya göre söz hakkı verilecek ve tartışma imkânı sağlanacaktır.
Delillerin tartışılmasında hazır bulunan taraflardan kimin hangi sıra ile söz alacağı, cevap haklarını nasıl kullanacakları ve duruşmanın en son kimin sözü ile bitirileceğine ilişkin CMK’nın “Delillerin tartışılması” başlıklı 216. maddesi;
“1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık … müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.” şeklinde düzenlenmiş iken, 25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname’nin 148. maddesi ile üçüncü fıkraya “Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez.” cümlesi eklenmiştir.
Buna göre; delillerin tartışılmasında ilk önce söz katılana veya vekiline, daha sonra Cumhuriyet savcısına ve en son olarak da sanığa ve müdafisine veya kanunî temsilcisine verilir. Görüldüğü üzere kanun koyucu, önce iddia, daha sonra da savunma makamında bulunan kişilerin söz alıp görüşlerini açıklaması gerektiğini kabul etmiştir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafisinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık … müdafisi ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir. Bu kurallar tez (iddia) ile antitezin (savunmanın) çatışmasıyla sonuca (karara) ulaşılan bir sürecin karşılığı olan muhakeme sonunda sağlıklı bir karara ulaşabilmenin gerekli ve zorunlu şartıdır.
Öte yandan temyiz mercisince verilen bozma kararından sonra ilk derece mahkemeleri tarafından yargılamaya devam olunduğunda, dava henüz sonuçlanmamış bulunduğundan, ilk defa hüküm kurulurken “son sözün sanığa verilmesi” kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamalarda da “kamu davasının kesintisizliği ve sürekliliği” ilkesinin doğal bir sonucu olarak aynen geçerli olacaktır. Kovuşturmanın sona erdirilip hükmün tesis ve tefhimine geçilmesinden önce son söz alan tarafın sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken “son sözün sanığa verilmesi” kuralına uyulmaması hâli, gerek “savunma hakkının sınırlandırılamayacağı” ilkesine, gerekse CMK’nın 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açık aykırılık teşkil edecek ve bu durum, temyiz incelemesi aşamasında hükmün esasına geçilmeden önce bozma nedeni kabul edilecektir.
Öğretide; “Son söz sanığındır. Son sözün sanığa verilmesi, müdafaa bakımından çok önemlidir. Bunun içindir ki son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi mutlak temyiz sebebi, hukuka kesin aykırılık ve dolayısıyla bozma sebebi sayılmaktadır.” (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-… Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, Beta Yayınları, … 2014, s. 1484.); “Hüküm safhasına geçmeden önce son söz hazır olan sanığa verilmek zorundadır. Bu hüküm silahların eşitliği ve suçsuzluk karinesi ilkelerinin gereği olarak düzenlenmiş, uyulması zorunlu ve emredici bir hükümdür. Son sözün sanığa verilmesi bozmadan sonraki yargılamada da uyulması zorunlu bir usul kuralıdır.” (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Baskı, … Yayınevi, … 2013, cilt: 2, s. 146–149.) şeklinde görüşler ileri sürülmek suretiyle, hükmün tesis ve tefhim edildiği duruşmada hazır bulunan sanığa mutlaka son sözün verilmesi gerektiği düşüncesi ittifakla benimsenmiştir.
B. Ön Soruna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Bozmadan sonra sanık, sanık müdafisi ve mağdur …’nun hazır bulundukları 18.05.2022 tarihli oturumda Özel Daire bozma ilamı okunarak sırasıyla sanık … müdafisinden, mağdurdan ve Cumhuriyet savcısından Özel Daire bozma kararına karşı diyeceklerinin sorulduğu ardından Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki mütalaasının alındığı, hazır bulunan sanık … müdafisine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan ve sanığa son sözü sorulmadan duruşmaya son verilip direnme kararına konu hüküm kurulduğu anlaşılan dosyada; Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasından sonra sanık … müdafisine esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma hakkı tanınmadan ve sanığa da son söz hakkı verilmeden hüküm kurulmasının CMK’nın 216. maddesinin 2 ve 3. fıkrasına açıkça aykırılık oluşturduğu ve sanığın savunma hakkının kısıtlandığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün yukarıda açıklanan bu usule aykırılıklar nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- … Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen direnme kararına konu 18.05.2022 tarihli ve 308-332 sayılı hükmün, hazır bulunan sanık … müdafisinin esasa ilişkin savunmaları tespit edilmeden ve sanığa son söz hakkı tanınmadan yargılamanın bitirilmesi suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık …’nun TCK’nın 82/1-d, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin … Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.03.2016 tarihli ve 129-76 sayılı resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.12.2020 tarih ve 4063-3297 sayı ile;
“…Sanık … hakkında maktul …’a yönelik nitelikli kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında 6284 sayılı Yasa’nın 2 ve 20/2. maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK’nın 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği hâlde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMUK’un mağdur … katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan … Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince 28.05.2021 tarih ve 164-210 sayı ile; sanığın TCK’nın 82/1-d, 29/1, 62/1, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye karar verilmiştir. Resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafisi, Cumhuriyet savcısı, katılanlar vekilleri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 31.01.2022 tarih ve 11788-719 sayı ile;
“1- (…) Sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu TCK’nın 29. maddesi uygulanarak eksik ceza tayini,
2- Kabul ve uygulamaya göre de; kendisini vekille temsil ettiren Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı lehine vekalet ücretine karar verilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 18.05.2022 tarih ve 308-332 sayı ile; bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafisi, Cumhuriyet savcısı ve katılan … vekili ile katılan Bakanlık vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.09.2022 tarihli ve 89899 sayılı “Ret-Bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.11.2022 tarih ve 8649-9058 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığın iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Sanık … müdafisince yasal süresi içerisinde temyiz isteminde bulunulmuş ise de; sanığın cezaevinden gönderdiği 09.06.2022 tarihli dilekçesinin feragat niteliği taşıdığı anlaşıldığından, 5271 sayılı CMK’nın 266/1. ve 298/1. maddeleri uyarınca sanık müdafisinin temyiz isteminin reddiyle, resen de temyize tabi olan hükmün Cumhuriyet savcısı, katılan … vekili ile katılan Bakanlık vekilinin temyiz talepleri ile sınırlı olarak incelenmesine karar verilmiştir.
Sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; sanık … müdafisine esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapma imkânı sağlanıp sağlanmadığı, hazır bulunduğu oturumda sanığa son söz verilip verilmediği ve buna bağlı olarak sanığın savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
III. ÖN SORUNA İLİŞKİN BİLGİLER
İncelenen dosya kapsamından;
Bozmadan sonra sanık, sanık müdafisi ve mağdur …’nun hazır bulundukları 18.05.2022 tarihli oturumda Özel Daire bozma ilamı okunarak sırasıyla sanık … müdafisinden, mağdurdan ve Cumhuriyet savcısından Özel Daire bozma kararına karşı diyeceklerinin sorulduğu, ardından Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki mütalaasının alındığı, hazır bulunan sanık … müdafisine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan ve sanığa son sözü sorulmadan duruşmaya son verilip direnme kararına konu hükmün kurulduğu anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Ön Soruna İlişkin Görüşler
Ceza muhakemesinin amacı olan somut gerçeğin ortaya çıkarılması için delillerin duruşmada ortaya konulmasından sonra, bu delillerden sonuç çıkarma, yani tartışma safhası başlamaktadır. Böylece ortaya konulan delillerle ilgili taraflara 5271 sayılı CMK’nın 216/1. maddesinde belirtilen sıraya göre söz hakkı verilecek ve tartışma imkânı sağlanacaktır.
Delillerin tartışılmasında hazır bulunan taraflardan kimin hangi sıra ile söz alacağı, cevap haklarını nasıl kullanacakları ve duruşmanın en son kimin sözü ile bitirileceğine ilişkin CMK’nın “Delillerin tartışılması” başlıklı 216. maddesi;
“1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık … müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.” şeklinde düzenlenmiş iken, 25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname’nin 148. maddesi ile üçüncü fıkraya “Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez.” cümlesi eklenmiştir.
Buna göre; delillerin tartışılmasında ilk önce söz katılana veya vekiline, daha sonra Cumhuriyet savcısına ve en son olarak da sanığa ve müdafisine veya kanunî temsilcisine verilir. Görüldüğü üzere kanun koyucu, önce iddia, daha sonra da savunma makamında bulunan kişilerin söz alıp görüşlerini açıklaması gerektiğini kabul etmiştir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafisinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık … müdafisi ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir. Bu kurallar tez (iddia) ile antitezin (savunmanın) çatışmasıyla sonuca (karara) ulaşılan bir sürecin karşılığı olan muhakeme sonunda sağlıklı bir karara ulaşabilmenin gerekli ve zorunlu şartıdır.
Öte yandan temyiz mercisince verilen bozma kararından sonra ilk derece mahkemeleri tarafından yargılamaya devam olunduğunda, dava henüz sonuçlanmamış bulunduğundan, ilk defa hüküm kurulurken “son sözün sanığa verilmesi” kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamalarda da “kamu davasının kesintisizliği ve sürekliliği” ilkesinin doğal bir sonucu olarak aynen geçerli olacaktır. Kovuşturmanın sona erdirilip hükmün tesis ve tefhimine geçilmesinden önce son söz alan tarafın sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken “son sözün sanığa verilmesi” kuralına uyulmaması hâli, gerek “savunma hakkının sınırlandırılamayacağı” ilkesine, gerekse CMK’nın 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açık aykırılık teşkil edecek ve bu durum, temyiz incelemesi aşamasında hükmün esasına geçilmeden önce bozma nedeni kabul edilecektir.
Öğretide; “Son söz sanığındır. Son sözün sanığa verilmesi, müdafaa bakımından çok önemlidir. Bunun içindir ki son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi mutlak temyiz sebebi, hukuka kesin aykırılık ve dolayısıyla bozma sebebi sayılmaktadır.” (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-… Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, Beta Yayınları, … 2014, s. 1484.); “Hüküm safhasına geçmeden önce son söz hazır olan sanığa verilmek zorundadır. Bu hüküm silahların eşitliği ve suçsuzluk karinesi ilkelerinin gereği olarak düzenlenmiş, uyulması zorunlu ve emredici bir hükümdür. Son sözün sanığa verilmesi bozmadan sonraki yargılamada da uyulması zorunlu bir usul kuralıdır.” (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Baskı, … Yayınevi, … 2013, cilt: 2, s. 146–149.) şeklinde görüşler ileri sürülmek suretiyle, hükmün tesis ve tefhim edildiği duruşmada hazır bulunan sanığa mutlaka son sözün verilmesi gerektiği düşüncesi ittifakla benimsenmiştir.
B. Ön Soruna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Bozmadan sonra sanık, sanık müdafisi ve mağdur …’nun hazır bulundukları 18.05.2022 tarihli oturumda Özel Daire bozma ilamı okunarak sırasıyla sanık … müdafisinden, mağdurdan ve Cumhuriyet savcısından Özel Daire bozma kararına karşı diyeceklerinin sorulduğu ardından Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki mütalaasının alındığı, hazır bulunan sanık … müdafisine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan ve sanığa son sözü sorulmadan duruşmaya son verilip direnme kararına konu hüküm kurulduğu anlaşılan dosyada; Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasından sonra sanık … müdafisine esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma hakkı tanınmadan ve sanığa da son söz hakkı verilmeden hüküm kurulmasının CMK’nın 216. maddesinin 2 ve 3. fıkrasına açıkça aykırılık oluşturduğu ve sanığın savunma hakkının kısıtlandığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün yukarıda açıklanan bu usule aykırılıklar nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- … Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen direnme kararına konu 18.05.2022 tarihli ve 308-332 sayılı hükmün, hazır bulunan sanık … müdafisinin esasa ilişkin savunmaları tespit edilmeden ve sanığa son söz hakkı tanınmadan yargılamanın bitirilmesi suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.01.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.